Binalar Denizinde Yeşil Adalar: Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi ve Hayallerim

Bu aralar bilgisayar başına oturmam biraz zor oluyor. Ya evde olmuyorum ya da evde yazı yazacak vakit bulamıyorum. Annem "ev işleri ancak evden çıkınca biter" der. Evde durduğum her saniye yeni bir iş bulabilirim. Dışarı çıkmak filan diyorum ama henüz daha öyle evde iş varken dışarı çıkıp, bir kafede yazı yazacak kıvama gelmedim :)

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi

Evde durmadığım zamanlardan birinde keşfettiğimiz yeni bir yavru oyalama tesisi, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi. Bahçe, kendisini yavru oyalama tesisi olarak sınırlandırdığımızı duysa eminim üzülürdü çünkü çok daha fazlası. 
1995 yılında Ataşehir, Ümraniye otoyollarının ortasında kurulmuş bu bahçe. Tekfen Holding'in kurucusu Ali Nihat Gökyiğit, eşine bir hatıra ormanı yaptırmak için yola çıkmış fakat 2002 yılına gelindiğinde plan değişerek bir botanik bahçesi inşasına karar verilmiş.  Bilimsel bir şekilde ilerlenerek Türkiye florasında yer alan endemik bitkiler ve süs bitkileri dikilmiş, çeşitli gösteri bahçeleri tasarlanmış. Aynı zamanda bilimsel çalışmalar için kaynaklık etmek üzere bir herbaryumu ve kütüphanesi bulunan bahçede, bitki ressamlığı gibi eğitimler, seminerler ve rehberli turlar da yapılıyor. 

Hayallerimden birisi bir gün bitki ressamlığı derslerine başlamak. Hem bilim hem sanat. Süper bir hibrit dal. Bayılırım hibrit şeylere. Birleşim, karışım, terkip. Bu hayalim için henüz bir şey yapmadım. Hayallerimden bir diğeri bitkileri, isim isim yaprak yaprak tanıyabilmek ve kullanım alanlarını öğrenmek. Fitoterapi öğrenebilmek. Bunun için bir adım attım bu yıl, hayırlı olur umarım.  (NGBB'deki etkinliklerden haberdar olmak için: https://www.facebook.com/ngbotanikbahcesi hesabı)
Otobanın üzerinden birbirine köprülerle bağlanan 6-7 büyük adadan oluşan bahçede çocuklar için özel tasarlanmış alanlar ve parklar da mevcut. Biz açıkçası bu parkları görünce hemen Hollanda'ya ışınlandık. Herşeyin doğal ahenk içinde düzenlendiği, kaydırakların kayma yerinin bile doğal ağaç malzemeden olduğu, çocukcağızları elektriğin çarpmadığı(!) park bize Maastricht'te gittiğimiz Play Ground Fort Willem'i hatırlattı. 

Neden yahu ne özelliği var diyeceksiniz, ben de size kuaförcülükten bir örnek vereceğim. Bence kötü kuaför saçınızı çok yapılı yapılı gösteren, karşıdan bakınca herkesin çok uğraşıldığına emin olduğu ama estetik olarak güzel bulmadığı, göze batan, doğal olmayan rengarenk saçlar yapan kuafördür. İyi kuaförse tam tersi. Bana göre iyi park kötü park ayrımı da buna benziyor. İyi park çok uğraşılmış gibi durmayan, mekanın kendi malzemeleri kullanılarak yapılmış, ortamı ile uyum içinde, çok da yontulmamış bir parktır. Buradaki park bize öyle geldi. Yamuklu yumuklu ahşap kaydıraktan kayarken yan taraftaki yoldan geçen kaz sürüsünü görmelerinin üzerine hurrrraa o tarafa doğru koşan yavrular hayal edin. İşte öyle bir şey. Bir de her şeyin çocuklara bitkileri ve hayvanları fark ettirmek üzere temalı olduğunu düşünün. Mesela ipek böceği bölümü:
Mesela keşif bahçesi ve söğüt labirenti vs:
Product
Ama tabii ki burası İstanbul, bu kadar da güzelleme yeter. Size tüm bunları gezerken otobanın ortasında, yeni inşa edilen legomsu gökdelenlerin dibinde olduğunuzu söylemem lazım. Hele o ses, bitmek bilmeyen otoyol sesi!
O egzozlardan gelen fazla karbondioksiti, bu adacıklardaki fazla sayıda ağacın fotosentezi ile nötrlediğini düşünerek gezin. Yer bırakmadık, gök bırakmadık, adacıklar bıraktık yavrularımıza işte. Bari onları değerlendirelim. Kapalı mekan AVM gezilerini biraz azaltıp buraları görmekte fayda var. AVM görmek tüketmeye, harcamaya; ağaç, bitki, yaprak görmek tefekküre ve üretmeye teşvik ediyor çünkü. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanya gezisi, Stuttgart ve Ludwisburg, 1.5.18

Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum Kitabı Hakkında

Ayarlarla Oynamak, Oyuncak Müzesi-2