Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Eğitim Metodu Olarak Sorumluluk Almamak ya da Çöpleri Almamak

Resim
.Çöpsel Sanat. Geçenlerde okuduğum eğitim ile ilgili bir makalede çocuğun sorumluluk sahibi olarak yetişmesi için birkaç yöntem sayılıyordu. Bu yöntemlerden tek aklımda kalan ebeveynin bilinçli bir şekilde sorumluluk almaması ve işleri kontrollü şekilde çocuğun üzerine bırakmasıydı. Kulağa mantıklı geliyor, çocuğuna 15 yaşına kadar eliyle yemek yediren ebeveynler aslında çok da doğru bir yolda gitmiyorlar, bunu hepimiz biliyoruz. Peki yemeği sofraya koymayıp, çocuğun karnının acıktığı vakitte bu iş ile ilgili kendisinin bir şeyler yapmasını bekleyen bir ebeveyn hayal edebiliyor musunuz? Evet, bizim toplumumuzda hayal edemiyoruz ama mümkün. (Yalnız bu ihtimalde ebeveyn öyle yan gelip yatmıyor, yemeği yapıp ocağın üzerine bırakmış ve yemeği almaya çalışan çocuğu uzaktan izliyor yani aslında gerekli alt yapıyı sağlamış oluyor.) Gelelim yazımızın sebeb-i ziyaretine, aslında konumuz biraz da çöpler. Şimdi söyleyeceğim şeyden sonra bizi pis sanmayın ama burada belediye çöplerimiz

Daalhof Çocuk Çiftliği

Resim
Kızımız burada hayatta nadiren başa gelecek şeylerden birini, yurt dışında yaşama durumunu tecrübe ediyor ama büyüdüğünde bunları hatırlamak için şu an oldukça küçük. Buraya yazılar bırakmamın sebeplerinden biri de ileride bunları okuyup, neler deneyimlediğini yakından görebilmesi. Tabii ki anlatılır, tabii ki fotoğraflara bakılır ama sonuçta "söz uçar, yazı kalır" ve hafızama ayrıntıları hatırlamak konusunda pek güvenmiyorum. Bununla beraber ayrıntıları da bilmesini isterim. Bu işin bir diğer güzel yönü de bu ayrıntıları somut bir mecraya yazılı olarak aktaracak olmak beni yazacağım şeyleri araştırmak zorunda bırakıyor. Böylece yaşadıklarımın daha da farkında oluyorum. Tam da burada olmak istediğim şey. Olgun bir farkındalıkla gözlemlemek, neredeyse mücessem bir göze dönüşünceye kadar gözlemlemek! At gözlüksüz, gözlü at :) O yüzden etrafa mümkün olduğunca dikkatli bakmaya çalışıyor ve karşıma da güzellikler çıkması için dua ediyorum. Bu şekilde gezerken bir gün karşım

TKD-2

Resim
Geçen haftadan; Bir Tat:  Kahvaltıda tatlı yemeyi sevmeyen biri olmama rağmen ekmeğin üzerinde kendi mayaladığım yoğurdun mükemmel kaymağı, fıstık ezmesi ve çilek reçeli üçlüsü Bir Koku:  Kızımın saçlarına, boynuna, ellerine sinen Hollandalı çocukların kış kurabiyesi kruidnoten kokusu; zencefil, tarçın, karanfil ve daha bir sürü baharat. Bir Doku:  Masamızın muşambasının dokusu (girintili, çıkıntılı, desenli bir muşamba ve aralarına dolan kırıntılardan muzdaribim)

Maastricht Şehir Parkı ve Bishops Molen (12.11.17)

Resim
Geçenlerde yaşadığımız şehri şöyle bir gezelim, hem de sonbaharın son günlerini değerlendirelim diye buradaki arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine Maastricht Şehir Parkı'na doğru yürümeye karar verdik. Evimize uzaklığı yaklaşık 3,8 km olan park, şehri ikiye bölen Maas nehrinin kenarında ve şehir surlarının biraz dışında. Üniversitenin de bulunduğu ara sokaklardan geze geze şehir meydanını geçip, nehir kıyısına doğru ilerledik.    Bu esnada gördüğümüz bir eskici dükkanının vitrininden Ara sokaklarda aniden karşınıza sevimli heykelcikler çıkabilir, gözünüz aranır olsun :) Yine üniversitenin civarında bir ara sokakta keman yapım atölyesi. Bu hızlı dünyada hala böyle sakin yerler olduğunu görmek güzel.  Şehir parkına doğru yürürken görülecek ve uğranacak otantik yerlerden biri de Bishops Molen yani Piskopos'un Değirmeni. Yukarıdaki fotoğrafçılık harikasında kafası kesik değirmen çarkını görüyorsunuz. Bu değirmenin tarihi taa 7.yüzyıla dayanıyor. Aslında en başta