Okul Öncesinde Gerçek Oyunlar, Gerçek Öğretmenler

Bizim bilgisayar salon masasında duruyor.
Az önce salon kapısını arkasına vuracak şekilde ittirip açarak bir hınçla girdim salona.
Bilgisayarın ekranını burnumdan soluyarak açtım.
dancing goddesses ile ilgili görsel sonucu

Oynar Başlıklı Öğretmen Yapmışlar!

Tüm bunların sebebi yeni eğitim-öğretim yılı açılışı sebebi ile sosyal medyada gördüğüm anaokulu açılış paylaşımları. 
Okulun bahçesinde veli ve çocukların önünde, çocuk şarkıları eşliğinde affedersiniz göbek atan, kendini assolist sanan, yeni yetme, başı örtülü, makyajlı anaokulu öğretmenleri. 
Eğlence karşıtı bir insan değilim, aksine asık suratlı, ruhsuz eğitime çok karşıyım. Ben de kızımla baby shark şarkısını açıp zıplayıp eğleniyorum. Özellikle bu yaş grubunun bunlardan hoşlandığının farkındayım ama eğer bazı değerlere uygun yaşamayı seçiyor ve etrafa bunu vaad ediyorsanız; her şeyin bir yeri var. Eğitimin de, öğretmenliğin de bir ciddiyeti var. Özellikle erken yaş öğretmenleri animatörlüğe, palyaçoluğa doğru mu gidiyor bu sistem içinde aklım almıyor. Hikmet denen bir şey vardı ya, o öğretmenlere çok yakışıyor bence. O şey artık ninelerde-dedelerde kaldıysa, okullarda bir de hoplayıp zıplayamayan tonton nine-dede istihdam etmenin bir sakıncası yok sanırım.

Öğretmenlerimiz İslami Usullere Göre Kesilmektedir.. Ayy! Seçilmektedir

Kızımın anaokulu yaşı yaklaşırken, endişeliyim.
İslami eğitim veren, değerler eğitimi veren anaokullarındaki öğretmen dediğimiz hanım ablalar neye göre seçiliyor veya öğretmen alımında alt yaş sınırı olmalı mı bilmiyorum. Hiç bir vizyonu olmayan 20 yaşındaki bir genç kız, üstelik kendisi de İslamî usullere göre incelense sekiz kusurlu hareketin sekizini de taşırken, çocuklara nasıl bir vizyon verecek. Nitelikli eğlenmeyi nasıl öğretecek? Kuran harflerini göstermek, İslamî eğitim mi demek oluyor?
Nurettin Topçu Türkiye'nin Maarif Davası eserinde "Kırk yıl boyunca öğretmenlik yaptım. Okula mabede gider gibi gittim. Hiçbir derse abdestsiz girmedim" derken, şimdi bu kıvırtan ablalar de nesi? 

Anaokulu Değil, Nine Okulu İstiyorum; Gerçek Oyunlar

4-5 yaşına gelmiş çocuklara agucuk gugucuk, hoppala zıppala yaparak çocukların zekasını küçümsemeyin. Biz de veliler olarak "Ayyy bak takla attı, ayyy bak ilahi okudu.." diye sevinip, el çırpıp durmayalım lütfen. 
O plastik kaplı sınıfların içinde çocukları karşısına oturtup pamuk yapıştırmalı, sim dökmeli kardan adam yaptırmalar artık sizce de çok sıkıcı ve suni değil mi? 
Veli olarak buz dolabımızın üzerinde eve gelen bu kardan adamlardan başka bir şey asacak yer kalmaması? İçimi daraltıyor. Zamanı gelince öyle olacak mıyım??
Sanki öğretmenler de, veliler olarak biz de kendi elimizle bir piyes yazmışız, her yıl aynı piyesi sahneye koyup sıkılsak da gülücükler atarak oynayıp duruyoruz. 

Halbuki çocuklara gerçek oyunları göstersek.
Hayatın kurallarını, suyu, donmayı, buzları, karları, erimeyi.. Toprağın üzerinde.
Kar yağdığında yem bulamayan kuşlara ekmek bırakmayı.
Her gün okulun kapısının önüne kediler için su ve yem koymayı.
Okulun bir tavuğu olsa, onun yumurtalarını toplamayı.
İneği olsa onu temizlemeyi, sağmayı.
Yoğurdunu yapmayı.
Bunlar hayatın çok güzel ve çok gerçek oyunları değil mi?
İnsana kabiliyet de, bilgi de, erdem de katan neşeli şeyler.
Ama o makyajlı öğretmen hanım ablalar ineği, atı eller mi ki?
Bizden önceki nesiller, hani anaokulu zamanına yetişemeyenler, ninelerinin, dedelerinin peşinde ahırda, bağda, bahçede bunları öğreniyordu. Bugün Waldorf tarzı eğitim sistemi de bunları önceliyor. Çocuğa pamuk kardan adam yaptırmak yerine bahçedeki karları küretmek. Eğitim diye buna derim; öyle oyun, öyle gerçek! 

Şimdi bana demeyin ki, hangi çağdayız, çocuklarımızı geçmişe göre değil, geleceğe göre yetiştirmeliyiz. Bence de geleceğe göre yetiştirmeliyiz.
Ama hayır, gelecek sandığımızdan farklı. Jetgillerden farklı.
Bugün "feeding the world" teması gündemde. Kaynakları tükenen dünyada, dünya nüfusunu besleyebilmek. 
Gelecekte yaşayabilmek için geçmişin tekniklerini bilmek ve üzerine yenilerini koyabilmek gerekiyor.

Bizim nesil artık

Yıkanabilir bebek bezine geçti; ninemin icadı.
Evde ekşi mayalı ekmeğini kendisi yapıyor; ninemin icadı.
Şampuan yerine zeytinyağlı sabun kullanıyor; ninemin icadı. 
Evini sirke ile siliyor, ninemin icadı.
Atıkları azaltmak için tuvalet kağıdından taharet bezine geçiyor; ninemin icadı.

Bizim nesil "storytelling"i keşfetti. 
Masalcılığı. Dedem Korkut keşfetmemiş gibi.
Artık ürünlerinin satışını, marka tanıtımlarını, parti kampanyalarını bile storytelling üzerinden yapıyor. Masalcılık da işte dedemin-ninemin icadı.

Evet, bizim yavrular robotik kodlama ya da bilgisayar dillerini de öğreniyorlar; o ninemin icadı değil. Ama ninem de olsa anlardı bunu! Dil öğrenmek hayatı öğrenirken yaptığımız sıradan bir şey. Matematiğin dili de, bilgisayarların dili de buna dahil. Doğanın dilini öğrenenler doğal akış içinde diğerlerine de geçiş yapabilirler. Henüz 4-5 yaşlarında iken ihtiyaç duydukları başka şeyler var. Bunu da ninelerden öğrenebiliyorsak eğer, anaokulunda genç dinamik öğretmenlerin yanı sıra bir de nine-dede kadrosu görebilmek benim hayalim olurdu. Şöyle en tontonundan, en masalcısından.

Bunları bir düşünmeliyiz.
Ben de galiba sosyal medyada bu anaokullarını takip etme işini bırakmalıyım.
Zira içim şişti.

Yorumlar

  1. girişimler insanın canına tak ettiği böyle noktalarda doğmuyor mu? bir bakmışsın nenem usulü okuluna hoş gelmişiz, sütler bizden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harika bir hayal :) neden olmasın, sütler ve daha fazlası için birlikte olduğumuzu bilmek güzel

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Her cümleye katılıyorum ve her satırın altını çiziyorum👏👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, hayırlara vesile olsun inşallah

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanya gezisi, Stuttgart ve Ludwisburg, 1.5.18

Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum Kitabı Hakkında

Ayarlarla Oynamak, Oyuncak Müzesi-2