Sıdk ve Yeni Yılda Bir Dilek, Hadis-i Şerif: 4

Dün gece hicrî yıl başı idi. 1440 sessiz sedasız sona erdi. Bugün 1441'in ilk günü. Hayırlı uğurlu olsun. Hadis-i şerif serisinin yeni yazı günü gelmişken, bu bölümün konusu ne ise onunla ilgili bir yeni yıl duası da yapalım diye düşündüm.
yeni yıl istanbul ile ilgili görsel sonucu
Riyazu's Salihîn adlı kitabının dördüncü bölümü Sıdk yani "doğru sözlülük/ dürüstlük" başlığını taşıyor. 

Bu bölümde, hadislerden önce bizi karşılayan ilk ayet şu şekilde:
"Ey iman edenler Allah'a karşı takvalı (saygılı) olun ve (özü-sözü) doğru'larla birlikte olun.

Daha buradan anlaşılıyor sıdk'ın kendiliğinden, doğrudan değil; bilinçli bir seçimle meydana geldiği. "Doğrularla birlikte olun" ifadesi de oldukça anlamlı.

Yalan Değil, Termodinamiğin Suçu!

2 yaşında, aklı az çok bir şeylere eren çocukların bile isteklerine ulaşabilmek için insanı provoke etmeyi kendiliğinden bilebilmesinden anlaşılıyor yalanın çok doğal bir akış içinde meydana gelebildiği. 

Tabiatta da bu böyle, termodinamiğin ikinci yasası yani entropi yasası bize sistemlerin kendi hallerine bırakıldıklarında bozulma ve düzensizlik yönünde eğilim gösterdiklerini söyler. Kendi haline bırakılan bir ağaç kolayca kuruyup çürüyebilir ama güzel bir heykele dönüşemez. Aynı şekilde insan, çocuk, kişi, ya da karakter kendi haline bırakıldığında, nefs-i emmarenin fısıldadıklarına uygun hareket etmesi çok daha kolay ve enerji gerektirmeyen bir süreçtir. O anda hayatta kalmak için, anı kurtarmak için, hazzını ya da basitçe çikolatasını elde edebilmek için doğru olmayanı söylemek çok kolaydır. 
Buna karşın bir düzen, sistem, bir karakter ya da güzel ahlak inşa etmeye çalışmak enerji ister. Görerek, yaparak-yaşayarak öğrenme modeli de eğitim sistemleri içinde en az enerji harcanan öğrenme modelidir. Bu yüzden ayetteki "doğrularla birlikte olun" hatırlatması aklımıza kazımamız gereken bir ibare. Yıllar önce annem, sırf ihtiyacı olanlara yumurtasını dağıtmak için tavuk besleyen bir tanıdığımızdan bahsederken "iyilik yapmak da görerek öğreniliyor" demişti. Gerçekten böyle. İnsan tüm doğruları kendi düşünemeyebilir, yalnızken, nefsi ile baş başa iken nefis onu hep kendi menfaatine yönlendirecektir. Fakat etrafında doğrular oldukça, her doğrudan yeni bir doğru öğrenip güzel ahlakla kendini tezyin edecektir.

Doğru sözlü, dürüst bir insan olmak ve yalanlardan uzak durabilmek de yalancılığı, kandırıkçılığı görmemek ve bilmemekle başlıyor. Daha küçücükken basit şeyler için; yemek yemesi için, doktora gidebilmesi için vs. kandırılan çocuk bunu öğreniyor. Bunun için Rasulullah bir çocuğu çağırıp "Gel, sana bir şey vereceğim" diyen sahabesine eğer ona gerçekten bir şey vermeyecekse bir yalan günahını yükleneceğini haber vermiştir. Hem çocuklar doğru olmayan şeyleri hemen anlıyor ama bazen biz bozulmayalım diye yutmuş gibi yapıyorlar bence :) Ayrıca böyle bir harekette çocuk yalan söylemenin yapılabilir bir şey olduğunu da büyüğünden öğrenmiş oluyor.  Kendileri yalan duymak istemeyen büyükler, kendi elleri ile çocuklarına bunu öğretiyorlar. Örneğin dizilerde vs. yaygın olarak gördüğümüz çalan telefondaki ya da kapıdaki, görüşülmek istenmeyen biri ise çocuğa "annem/babam evde yok" dedirtmek yaparak-yaşayarak yalanı ve kandırmayı öğretmenin bir yoludur maalesef. 

Yalan Değil, Az Doğru ya da Pembe Yalan!

54. Abdullah ibn Mesud (r.a)'dan rivayet edildiğine göre Rasullah şöyle buyurdu:
Şüphesiz sözde ve işte doğruluk iyiliğe, iyilik de Cennet'e iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında çok doğrucu (sıddîk) diye kaydedilir. Yalancılık insanı kötülüklere, kötülük de Cehennem'e götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye kaydedilir.

Burada geçen sıddîk dürüstlüğü, kezzâb ise yalancılığı adet edinmiş kimse demektir. Her iki kelime de mübalağa (abartı, fazlalık) ifade etmektedir. 

Demek ki az doğru ya da pembe yalan şeklinde, ufak olay ve durumlarda kişinin diline geliveren sözler öyle basit şeyler değiller. Bir-iki derken kişiyi bunları adet edinmeye götürüyorlar fark etmeden. Olay doğruyu söylememiş ya da yalan söylemiş olmaktan hicap duymamakla, yüz kızarması yaşamamakla başlıyor. Birini aldatmış olmayı, lafı çevirmeyi, kıvırmayı kâr ya da akıllılık zannetmekle devam ediyor. İşin en ucunda kezzâb olmak da, entropi yasası gereği pek zor değil. 
Pembe yalan denerek dilimize yerleştirilenler, müşterinin diline "bozuk param yok", satıcınınkine "bize gelişi böyle" diye yerleşmiş olanlar oradan söküp atılması gerekenler. Çünkü hayat bazı durumlarda siyah-beyazdır. Gri ya da pembe kabul edilemez. 

Hem ayetin hem sünnetin bizleri uyardığı bu önemli konuda, dürüstlük konusunda bembeyaz kalabilmeyi ve bembeyazlarla birlikte olabilmeyi dileyelim bu yeni yıl vesilesi ile. Ufak ufak, tatlı tatlı, pembiş pembiş(!) olanlardan da, ülkeler nezdinde söylenen ürkütücü ve soğuklardan da Allah'a sığınalım. Yalan söyleyen olmaktan da, söylenen olmaktan da O'na sığınalım. Bizlere yalan söylemek yolunu açacak olaylar yaşamaktan da, bizi o yola getirecek kişilerle olmaktan da O'na sığınalım. Yalanın söylendiği ortamlarda bulunmaktan dahi O'na sığınalım. Ve dahi neslimiz için de aynısını O'ndan isteyelim. Bizden ve neslimizden kezzâb çıkmasından, kuvvetle ve samimiyetle, yine tabii ki O'na, yalnız O'na sığınalım.  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanya gezisi, Stuttgart ve Ludwisburg, 1.5.18

Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum Kitabı Hakkında

Ayarlarla Oynamak, Oyuncak Müzesi-2