Güncelleme
İstanbul benim Maastricht kadar üretici olduğum bir yer olmadı.
Hayatta kalmam için burada daha çok yardım edenim olmasına rağmen.
Bunun bir çok sebebi var, tabii ki burada hepsini sayıp dökmeyeceğim.
Bahaneleri bir kenara bırakayım ama orada yazıp burada yazamamam konusunda şu etkeni mutlaka ele almalıyım; birincisi Maastricht'te iken beni kontrolüne alan "sayılı gün" psikoloji, bu çok işe yarayan bir ruh hali idi. Zaman geçiyor ve acele etmeliyim'i çağrıştırıyordu bana. Evet zaman burada da geçiyor, evet insanoğlu kendi evinde iken de geçici ama işte bunu orada iken daha somut şekilde hissediyordum. İkinci etken ise İstanbul'da, kendi evimde çalışma disiplinimi ilk günden beri oturtamamış olmam. İlk gün dediğim evliliğimin ilk günlerindeki tez yazma mecburiyetim olan günlerden bahsediyorum. Herkes home-office çalışmaya özenir ama bence kesinlikle bir işi yapmak için evden çıkmak sonra iş bitince eve gelmek çok daha kolay. Evden çalışmak bu çeşit çalışmaya göre çok daha fazla öz disiplin istiyor ve ben kendisi ile çok barışık, kendisine karşı çok musamahakar biriyimdir. Son teslim tarihi olmayan işler için, kendimin patronu olarak bugün bu işi yapamadıysam kendime "hiç sorun değil, yarın yaparsın" derim. Sonra öteki yarın, sonra öteki yarın... Ta ki bu işi yapmamamın yükü artık stresten belimi, bacağımı ağrıtana kadar. Evimde de deplasmanda değil, kendi sahamda olduğum için benceğizime karşı daha bir hoşgörülü oluyorum demek ki... Ama dediğim gibi bu son teslim tarihi olmayan işler için oluyor. Blog yazmak da böyle bir iş olduğu için maalesef ikinci, üçüncü planda kaldı.
Yazmadım da Armut mu Topladım?
Bahane saymayacağım dedim ama bir yandan da geçen sonbahar ve ilkbaharın bir özetini geçmek istiyorum. Tabii ki bu arada neden buralara uğrayamadığım da biraz daha belirginleşmiş olacak.
Bu sene evlendikten sonra ilk kez çalışmış oldum. Kızımla biraz daha kendim ilgilenmek istediğim için tabii ki yarı-zamanlı. Haftada iki gün, okuldan mezun olduktan sonra özel ders tecrübelerim hariç ilk kez ve üç yıl süre ile öğretmenlik yapmış olduğum kurumda yeniden derslere girmeye başladım. Eskiye göre bina değişmiş ve küçülmüş, öğrenciler azalmış da olsa güzel geçen bir yıl oldu diyebilirim. Bunu gençlerle bir arada olmak fırsatı açısından söylüyorum. Ayşe Zülfa da bir günü ananesinde, bir günü babannesinde geçirince gözüm arkada kalmadı. İkisi de sağolsun, varolsunlar. Pazartesi ve çarşamba günleri böyle geçti.
Salı günleri ise çılgın bir analık işine giriştik, üniversiteden 3 arkadaşla. Ev yapımı oyun grubu! Biliyorsunuz yaşıt çocukları bir araya getirip bir büyük eşliğinde oynatan, eğleyen, paralı oyun grupları var. Ortaya karışık, koy çocukları oynasın şeklinde olmuyor bu gruplar. Belli bir saat içinde belli bir etkinlik yaptırıyorlar. Biz de her hafta birimizin ev sahipliği ve organizatörlüğünde böyle bir işe giriştik. Dört adet 2.5-3 yaş arası yavruya güzel ve eğlenceli aktiviteler hazırladık. Buluşmalarımızı asla güne çevirmedik. Öyle ki bu arkadaşları her hafta görüyor ama soran olsa sivil hayatta ne yapıp ne ettiklerini bilmiyordum, çünkü oturup iki lafın belini kıramıyor/kırmıyorduk. İki çay içemiyor/içmiyorduk. Bu buluşmaların tek amacı ve odağı çocuklardı. Ne yalan söyleyeyim başta bu gibi bir atraksiyonu istememiş olsam da sonradan hoşuma gitti. Ayşe'nin etrafında çok fazla insan ve sosyal hayat olsa da hiç yaşıtları ile oynama tecrübesi yoktu ve bu görüşmeler onun gelişimi için iyi oldu diyebilirim. Hatta havalar güzelleşince oyunları dışarı taşıdık ki tadından yenmedi doğrusu.
Başlarda her hafta sonraları ise 15 günde bir de perşembe günleri yine üniversiteden 5-6 arkadaşla Riyazü's Salihin'den hadis-i şerif okumaları yaptık. Bu da güzel bir hatırlatıcı oldu. Biraz durup Rasulullah buna ne der diye düşünmenin bir yolu.
Gitti mi haftanın dört günü. Geri kalan günlerde de bir gün temizlik birer gün aile, arada oku, ders hazırla filan derken haftalar nasıl olduğunu anlamadan başlayıp bitiverdi.
Demek ki yazmıyorsak bir sebebi var.
Yazıyorsak da öyle.
Artık yazalım.
Yeni yazı bildirimini görünce çok sevindim! Günlerin biraz rutine bindiği için sana pek üretici değilmişsin gibi gelebilir ama buradan bakınca vaktini dolu dolu geçiriyormuşsun gibi görünüyor. Maşallah.
YanıtlaSilEvet, artık daha sık yazı istiyoruz.
Selamlar.
Ben de yorumunu görünce çok sevindim, teşekkür ederim. Ben de daha sık yazı istiyorum hem kendimden, hem senin blogtan :)
YanıtlaSilGörüşmek üzere
Sevgiler