Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Derde Deva Kantaron

Resim
Son zamanlarda bloga yazmak için fikirler uçuşup duruyor kafamda.  Bir konu seçiyorum ama sonra "Bu konu hakkında fikir beyan edecek kişi ben değilim" diyorum, başka bir konu belirliyorum, sonra kendime "Bu konu hakkında ahkam kesmek sana mı kaldı?" diyorum. Sonuç olarak sürekli kendime haddimi bildirip hiçbir şey yazamıyorum. Hadi o yumurta-tavuk ilişkisi misali büyük sorulardan biri gelsin: Bir şeyi anlatmak için o konuda yüzde yüz yetkin olmayı mı beklersiniz yoksa öğrenmekte iken de anlatabilir misiniz? Şahsen ikincisini tercih etmeye karar verdim. Aslında zaten benim için anlatmak her zaman anlamak ve öğrenmek için bir yol olmuştur. Lisede sınavlara bir önceki akşam çalışır, ertesi gün sınıfta arkadaşlara anlatırken iyice pekiştirir ve sınava öyle girer iyi de notlar alırdım. Öğrenme aşamasında anlatmanın çok hayrını gördüm yani.  O yüzden bundan sonra öğrendiğim ve anlatmak istediğim şeyleri hafife almayıp, burada yazmayı geciktirmeyeceğim. Belk

Bilim Tarihi ve 2019 Fuat Sezgin Yılı

Resim
Bilim bunca ilerlemişken, tutup o bilimin tarihi ile uğraşmak ne kadar faydalıdır? Bugün gelinen noktada ne kadar "gelişmiş" işler yapıldığı ortada iken daha ileri değil daha geriye bakmak bize ne verebilir ki?  Kaynak Geriye Doğru Evrim mi? Lisansımı bir temel bilim olan kimya bölümünde bitirdikten sonra bilim tarihi bölümünde yüksek lisans yapmak istediğimde, başvuru sürecinde iken, mezun olduğum üniversiteye gidip bir hocamdan referans mektubu almam icab etmişti. O gün içinde başka hocalarımla da rast geldikçe merhabalaştım, konuştum, sürecimi anlattım. Şu an gerçekten adını hatırlamadığım, ilerlemeci ve evrimsel dünya görüşüne sahip bir hocam bana "Bilim tarihi mi? Yavrum sen geriye doğru mu evrimleşiyorsun?" demişti. :) Soru yalnızca merak içerse sorun yok ama istihza içerdiği için  içerlemiştim. Hocaya biraz yapmak istediklerimden bahsettim ama tabii ki hoca bu soruyu bir açıklama dinlemek niyeti ile sormamıştı. Bu bir soru bile değildi, bu bir YAR

Güncelleme

Resim
İstanbul benim Maastricht kadar üretici olduğum bir yer olmadı.  Hayatta kalmam için burada daha çok yardım edenim olmasına rağmen.  Bunun bir çok sebebi var, tabii ki burada hepsini sayıp dökmeyeceğim. Bahaneleri bir kenara bırakayım ama orada yazıp burada yazamamam konusunda şu etkeni mutlaka ele almalıyım; birincisi Maastricht'te iken beni kontrolüne alan "sayılı gün" psikoloji, bu çok işe yarayan bir ruh hali idi. Zaman geçiyor ve acele etmeliyim'i çağrıştırıyordu bana. Evet zaman burada da geçiyor, evet insanoğlu kendi evinde iken de geçici ama işte bunu orada iken daha somut şekilde hissediyordum. İkinci etken ise İstanbul'da, kendi evimde çalışma disiplinimi ilk günden beri oturtamamış olmam. İlk gün dediğim evliliğimin ilk günlerindeki tez yazma mecburiyetim olan günlerden bahsediyorum. Herkes home-office çalışmaya özenir ama bence kesinlikle bir işi yapmak için evden çıkmak sonra iş bitince eve gelmek çok daha kolay. Evden çalışmak bu çeşit ç